Güvensizlik Nasıl Bir Duygu? Öğrenme ve Eğitim Üzerine Pedagojik Bir Bakış
Bir eğitimci olarak yıllardır gözlemlediğim bir gerçek var: Öğrenme, yalnızca bilgi edinme süreci değildir; aynı zamanda duygusal bir yolculuktur. Öğrencinin merakı, öğretmenin sabrı, sınıfın atmosferi… Tüm bunlar güven duygusuyla örülmüş bir öğrenme ekosistemi oluşturur. Fakat bu zincirde bir halka eksik olduğunda, yani güven zedelendiğinde, ortaya çıkan duygu güvensizliktir.
Peki, güvensizlik nasıl bir duygudur? Neden insan zihninde bu kadar derin bir etki bırakır? Ve eğitimde bu duygu nasıl bir engel haline gelir? Bu yazıda, güvensizliği hem bireysel hem pedagojik bir perspektiften inceleyerek, öğrenme süreçlerimizdeki görünmez etkisini ele alacağız.
—
Güvensizlik: Öğrenmenin Sessiz Düşmanı
Güvensizlik, psikolojik olarak bir belirsizlik duygusudur. Birey, çevresinin niyetinden, kendi yeterliliğinden ya da sürecin doğruluğundan emin olamaz. Bu durum beynin tehdit algısını devreye sokar ve öğrenmeyi yöneten bilişsel süreçler baskılanır.
Öğrenci, “Acaba yanlış mı söylüyorum?” ya da “Öğretmenim bana inanıyor mu?” diye düşündüğü anda dikkat dağılır. Güvensizlik, öğrenmenin en büyük sessiz sabotajcısıdır.
Pedagojik açıdan bakıldığında ise, bu duygu öğrenme ortamında psikolojik güvenliğin eksikliğine işaret eder. Harvard’dan Amy Edmondson’un araştırmalarına göre, güven ortamı olmayan sınıflarda öğrenciler daha az soru sorar, fikir belirtmekten çekinir ve hata yapmaktan korkarlar.
Yani, güvenin yokluğu öğrenme cesaretini de yok eder.
—
Bilişsel Öğrenme Kuramları Açısından Güvensizlik
Bilişsel öğrenme teorileri, bilginin zihinde aktif bir şekilde yapılandırıldığını savunur. Ancak bu yapılandırma sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için kişi, kendi düşüncelerine güven duymalıdır.
Bir öğrenci, kendi akıl yürütme becerisine inanmadığında, dış kaynaklara aşırı bağımlı hale gelir. “Ben yapamam.” cümlesi, öğrenmenin en tehlikeli başlangıcıdır.
Bu nedenle güvensizlik, yalnızca bir duygu değil, bir bilişsel bariyerdir. Öğretmen, öğrencide bu bariyerin farkına vardığında; güveni yeniden inşa edecek pedagojik yöntemler uygulamalıdır:
– Sınıfta hataların normal olduğunu vurgulamak,
– Farklı düşünceleri ödüllendirmek,
– Geribildirimi cezalandırıcı değil, geliştirici biçimde sunmak.
Bu adımlar, öğrencinin “Yapabilirim.” inancını geri kazandırır. Çünkü güven, öğrenmenin yakıtıdır; güvensizlik ise frenidir.
—
Duygusal Zeka ve Güven İlişkisi
Güvensizlik nasıl bir duygu diye sorulduğunda, çoğu insan “rahatsız edici” ya da “korkutucu” der. Ancak bu duygunun temelinde özgüven eksikliği ve aidiyet ihtiyacı vardır.
Duygusal zeka kuramına göre, bireyler kendilerini güvende hissettiklerinde empati kurabilir, duygularını tanıyabilir ve iletişim becerilerini geliştirirler. Fakat güvensizlik duygusu bu süreci sekteye uğratır; kişi hem kendine hem çevresine karşı mesafeli hale gelir.
Bir öğretmen, öğrencisine “Buna inanıyorum.” dediğinde, sadece bir destek cümlesi kurmaz; aynı zamanda o öğrencinin nörolojik olarak öğrenme motivasyonunu tetikler. Çünkü güven duygusu, beyinde dopamin ve oksitosin salgılatır — bu da öğrenmeyi güçlendirir.
Yani pedagojik güven, yalnızca duygusal değil; biyolojik bir ihtiyaçtır.
—
Toplumsal Düzeyde Güvensizlik: Eğitim Kültürüne Etkileri
Güvensizlik sadece bireysel bir his değil, toplumsal bir olgudur. Eğitim sistemleri, toplumun güven anlayışını yansıtır. Eğer bir toplumda fikir belirtmek cezalandırılıyorsa, öğrenciler düşüncelerini gizlemeyi öğrenir. Eğer başarısızlık ayıp sayılıyorsa, insanlar denemekten korkar.
Bu nedenle güvensizlik duygusu, bireylerin potansiyelini kısıtlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal gelişimi de yavaşlatır.
Gerçek öğrenme, hatadan korkmayan toplumlarda filizlenir.
Bugün birçok eğitim reformu, öğretim programlarından önce güven temelli öğrenme kültürünü inşa etmeye odaklanıyor. Çünkü biliyoruz ki, bilgi paylaşımı ancak güven ortamında mümkündür.
—
Kendimize Sormamız Gereken Sorular
– Öğrenme sürecinde hangi anlarda kendimizi güvensiz hissediyoruz?
– Başkalarının fikirlerini dinlerken, gerçekten güvenli bir alan yaratabiliyor muyuz?
– Öğrencilerimize hata yapma özgürlüğü tanıyor muyuz, yoksa mükemmellik beklentisiyle onları baskılıyor muyuz?
Bu soruların her biri, hem bireysel farkındalığı hem pedagojik gelişimi destekler. Çünkü güvensizliği anlamak, güven inşa etmenin ilk adımıdır.
—
Sonuç: Güvensizlik, Öğrenmenin Gölgesinde Saklı Bir Ders
“Güvensizlik nasıl bir duygu?” sorusunun yanıtı, yalnızca psikolojik bir açıklama değildir; aynı zamanda eğitim felsefesinin kalbinde yer alır.
Güvensizlik, insanın öğrenme isteğini bastıran; güven ise onu yeniden canlandıran güçtür.
Gerçek öğrenme ortamı, sadece bilgiyle değil, güvenle inşa edilir.
Çünkü bilgi, ancak inançla taşınır — kendine, öğretmene ve öğrenme sürecine duyulan inançla.
—
Etiketler: #eğitim #pedagoji #psikoloji #güven #duygudünyası #öğrenme #blog