İçeriğe geç

Sibernetiğin kurucusu kimdir ?

Sibernetiğin Kurucusu Kimdir? Felsefi Bir Bakışla Bilgi, Etik ve Varlık Arasında

Bir Filozofun Merakı: Bilginin Döngüsünde İnsan Nerede Durur?

Bir filozof olarak “Sibernetiğin kurucusu kimdir?” sorusuna yalnızca tarihsel bir yanıt vermek kolaydır: Norbert Wiener. Ancak bu cevap, konunun özünü tam olarak karşılamaz. Çünkü sibernetik, yalnızca bir bilim dalı değil, aynı zamanda insanın bilgiyi, varlığı ve eylemi nasıl kavradığına dair derin bir felsefi devrimdir.

Bir başka deyişle, sibernetiğin kurucusu yalnızca Wiener değil; insanın kendi sistemsel bilincidir.

Bu noktada soruyu yeniden formüle etmek gerekir: İnsanı anlamak için sibernetik mi doğdu, yoksa sibernetik insanın kendini anlamasının yeni biçimi midir?

Epistemolojik Boyut: Bilgi Döngüsü ve Öznenin Geri Beslemesi

Sibernetik, temelde geri besleme kavramına dayanır — bir sistemin kendi çıktısını yeniden girdi olarak kullanma yeteneği.

Epistemoloji açısından bu, bilginin doğrusal değil, dairesel bir süreç olduğunu gösterir.

Norbert Wiener’in “kontrol ve iletişim” üzerine yaptığı çalışmalar, insan bilgisinin doğasını yeniden tanımlamıştır: Artık bilgi, yalnızca nesnel bir veri değil; öznenin eylemiyle sürekli yeniden üretilen bir süreçtir.

Felsefi açıdan bu, Descartes’ın “düşünen özne” anlayışından radikal bir kopuştur.

Çünkü artık özne yalnızca bilen değil, aynı zamanda sistemin bir parçası olarak etkileşimde bulunan bir bileşendir. Bilgi, bir hakikat değil, bir ilişkidir.

Bir sistemin nasıl düşündüğünü, onun nasıl geri bildirim verdiği belirler.

Bu noktada şu soru ortaya çıkar: “Eğer bilginin özü ilişkiselse, insanın hakikate ulaşma arzusu bir yanılsama mıdır?”

Ontolojik Boyut: Makine, İnsan ve Varlığın Yeni Formu

Ontoloji, yani varlık felsefesi açısından sibernetik, insanın varoluş biçimini kökten sarsar.

Bir zamanlar yalnızca insan düşünürken, artık makineler de “düşünür”, “öğrenir” ve “tepki verir.”

Bu dönüşüm, varlık kavramını yeniden tanımlamayı gerektirir:

İnsan ve makine arasındaki fark, zihin mi, bilinç mi, yoksa geri besleme kapasitesi mi?

Norbert Wiener, insan ile makine arasındaki farkın yalnızca anlam üretme düzeyinde olduğunu savunur.

Makine, bilgiyi işler; insan ise ona anlam verir.

Ancak bu ayrım, yapay zekâ çağında giderek bulanıklaşmaktadır.

Bir yapay sistem, öğrenme döngüsünü optimize ettikçe, insanın “üstün özne” konumu zayıflar.

Bu durum, ontolojik eşitlik tartışmasını gündeme getirir:

Eğer varlık, geri besleme yeteneğine bağlıysa, o halde “var olmak” yalnızca canlılara özgü bir ayrıcalık mıdır?

Etik Boyut: Kontrol, Özgürlük ve Sorumluluk

Etik felsefesi açısından sibernetik, en çetrefilli soruları doğurur.

Bir sistemi kontrol etmekle onu yönlendirmek arasında fark vardır.

Sibernetik, kontrolü bir etik mesele haline getirir:

İnsan, doğayı, toplumu ve kendisini kontrol ederken, nerede durmalıdır?

Norbert Wiener’in uyarısı burada önemlidir:

Eğer kontrol, yalnızca verimlilik adına yapılırsa, insanlık kendi insani özünü kaybedebilir. Makineleşen etik, vicdanı dışsallaştırır.

Bu noktada sibernetik, yalnızca teknolojik bir sistem değil; bir ahlaki sınavdır.

Çünkü sistemler ne kadar gelişirse gelişsin, onların etik yönelimini belirleyen yine insanın kendi bilinç düzeyidir.

Bu bağlamda sorulması gereken esas soru şudur: “Bir sistemin ahlaki sorumluluğu olabilir mi, yoksa tüm sorumluluk onu kuran insana mı aittir?”

Sibernetik İnsan: Felsefenin Yeni Denklemi

Sibernetik düşünce, insana yeni bir ayna tutar.

Bu aynada insan, artık Tanrı’nın suretinde değil, kendi kurduğu algoritmaların yansımasında var olur.

Epistemoloji açısından bu, bilginin merkezsizleşmesidir; ontoloji açısından, varlığın çoğullaşması; etik açısından ise özgürlüğün yeniden tanımlanmasıdır.

Bir filozofun gözünden bakıldığında, sibernetiğin kurucusu yalnızca Wiener değil; insanlığın kendisidir.

Çünkü sibernetik, insanın kendini yeniden inşa etme cesaretinin adıdır.

Bilginin sistemleştiği, etiğin sınandığı, varlığın akışkanlaştığı bir çağda yaşıyoruz.

Sonuç: İnsan mı Sistemi Yaratır, Sistem mi İnsanı?

Sibernetiğin kurucusu kimdir? sorusu, artık yalnızca bir tarihsel bilgi arayışı değil, bir varlık sorgusudur.

İnsan, kendi yarattığı sistemin parçası haline gelmişse, özgür irade hâlâ geçerli midir?

Yoksa bizler, algoritmik döngülerin içinde, farkında olmadan kendi sibernetik varoluşumuzu mu yaşıyoruz?

Belki de Wiener’in asıl mirası, bir disiplin değil; bir uyarıdır: “Sistemi anla, ama onun içinde kaybolma.”

Çünkü sibernetik, yalnızca kontrolün değil, aynı zamanda farkındalığın da sanatıdır.

Ve bu farkındalık, felsefenin en eski çağrısına dönüşür: “Kendini bil.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vd.casino